14 Ocak 2008 Pazartesi

KARAGÖZ ELDEN GİDİYOR MU?

Yunanlı dostlarımız Paris’teki Milletlerarası Tiyatro Festivaline bizim Karagöz ile gidiyorlarmış, giderler. Karagöz’e Yunan icadı diyorlarmış, derler. Çünkü yemeyenin malını yerler.Kızmaya,söylenmeye hiç hakkımız yok.Karagöz bizim tapulu malımızdır ama kıymetini bildik mi, garp dünyasında üç beş bilim adamından başkasına Karagöz’ün bizim malımız olduğunu iyice anlatabildik mi? Hayır. O halde ne diye dövünüyoruz?Yemeyenin malını yerler,malına sahip olmayanın elinden bir punduna getirip tapusunu bile alırlar.Ben bu işi biraz yakından bilirim de, onun için böyle kötümserim.Karagöz’ün bizde can çekiştiği bir devirde, bundan on yıl evvel Paris’te bulunuyordum.Büyük Türk dostu Gabriel ile birlikte Paris Üniversitesinde Türk kültürüne dair bir konferans serisi tertip ettiğimiz zaman, Karagöz mevzuu da bana düşmüştü.Tarihinden başlayarak felsefesine kadar işlediğim bu mevzuu üç konferansa sığdırdımdı.Memlekete dönünce de, o zamanlar Basın-Yayın Umum Müdürü olan dostum Halim Alyot, büyük bir anlayış ve kadirşinaslık göstererek,bu konferansları, renkli Karagöz tasvirleriyle birlikte, hakikaten övünülecek bir baskı nefasetiyle neşretti.Eserin Fransızcası çabucak tükendi.İsveçceye,Arap ve İbrani dillerine tercüme edildi.Dünyanın her yerinden mektup üzerine mektup yağdı.Meraklılar,tiyatro tarihine dair eser yazmak isteyenler,muhtelif üniversitelerde doktora hazırlayanlar,amatör ve profesyonel tiyatro teşekkülleri, ilânihaye, benden ve Basın-Yayından mütemadiyen kitap istiyorlardı. Dostum Halim Alyot, eseri İngilizceye tercüme ettirerek yeniden bastırdı ve her tarafa gönderdi.Ama binlerce nüsha çabucak dağılıverdi ve tükendi.Geçen yıl Rumenlerin daveti üzerine Bükreş’teki Milletlerarası Kukla Tiyatroları Festivaline giderken, oradaki meraklılara dağıtmak üzere birkaç nüshasını götüreyim, dedim. Bana kalmadı,yeniden basacağız dediler.Ben de elimde kalmış bulunan son birkaç nüshayı götürüp dağıttım.Fakat herkes istiyordu.Her memleketin kendi kukla tiyatrosuna dair kucak dolusu kitap ve broşür dağıttığı bir festivalde:-Efendim, biz bu Karagöz’ün tab’ını henüz yapamadık,buraya da Karagöz oynatacak birini getiremedik demenin zorluğunu siz tasavvur edin.Yine geçen yıl, Belçika’nın Liege şehrinde, Bükreş’dekine benzer bir kongre ve festival yapıldı.Karagöz’e dair bir konferans vermek üzere davet edildim, fakat gidemedim.Bugünkü günde Belçika’ya gidip gelmek kolay değil.Dışarıda memleket propagandasını düzenlemek mevkiinde bulunanların nasıl çalıştıklarını, hangi plan ve programla iş gördüklerini kimse bilmez. Hani öyle kimin neyi bildiğini, kimin nereye ne işi için giderse muvaffak olacağını kestirebilen bir propaganda teşkilatımız henüz kurulmamış ki, böyle fırsatlardan istifade edip kültürümüzü dışarda ehil insanlarımızla tanıtalım.Şu Karagöz misalinde de öyle olacaktır tabii.Biraz telaşlanacağız,Paris’te kültür veya basın ataşesine telgraf çekeceğiz.Aman, gözünü aç da Karagöz’ü Yunanlılara kaptırma diyeceğiz.Ama ataşe ne yapsın?Karagöz hakkında ne bilir ki, gidip dert anlatsın?Hem sonra, programı aylarca evvel hazırlanmış bir Milletlerarası Tiyatro Festivalinde Yunanlı dostlarımızın Karagöz oynatmasına nasıl ve ne hakla mani olabilir?Biz dışarıdaki propagandamızı, içerde perde arkasında Karagöz oynatarak tertipledikçe kültürümüzün tapulu mallarını birer ikişer başkalarına kaptırmağa mahkumuz efendim.Bilmem anlatabildim mi?

Hiç yorum yok: