14 Ocak 2008 Pazartesi

hacıvat ve karagöz bölümleri

  • MUKADDiME :
    Mukaddime bölümünde ilk önce müzikle bos perdede göstermelik bir görüntü konulur: (Bir dalyan, vakvak agaci, yasam agaci, gemi, denizkizi, çalgicilar, kediler, Burak, Zaloglu Rüstem'in dev ile savasi v.b ) Kimi kez konuyla ilintili de olabilir; örnegin "Tahmis" oyununda göstermelik kahve dövücüleri gösterir. Göstermeliklerin görevi henüz oyunu seyretmeye hazirlanmamis seyirciyi oyunun gerçegine hazirlamak, onu oyunun yanilsama havasina sokmak, onda geciktirim ve merak uyandirmaktir. Göstermelik, bir ucuna gerilmis sigara kagidi baglanan nareke adinda bir kamis düdügünün cirlak sesiyle ladirilir. Bundan sonra, tefin tartimina uygun hareketlerle, seyirciye göre perdenin solundan Hacivat gelir, bi semai okur. Bunu kimi kez bir ara semaisinin izledigi olur. Bu semailer Dügah, Ferahnak, isfahan, Buselik, Yegah, Rast,Nihavend, Beyti,Segah, gibi makamlarda olur. Burada Hacivat müzigin tarumina hareketlerini uydurarark basini hafifçe sallar. Semai bitince Hacivat" Off...hay Hak!" diyerek perde gazeline baslar. Mukaddime bölümünün önemli bir ögesi Hacivat'in söyledigi perde gazelidir. Perde gazellerinde Karagöz oyununun bir ögrenek yeri oldugu, felsefi ve tasavvufi anlami, kurucusunun seyh Küsteri oldugu belirtilmektedir. Ayrica, teknik bilgi de buluruz; örnegin, "on iki bend ile bagli", " on iki tir ile bagli" deyimleri birer Bektasi simgesi olabilecegi bir yana, ayrica eski Karagöz perdesinde ayna denilen beyaz kesimin çerçeveye dikilmeyip on iki ilik dügme ile tutturuldugunu belirtir.
    Perde gazellerinde padisaha yakaris da yer alir; çagin padisahini anmanin yani sira, kimi kez yurt yönetiminin biçimi bile belirtilir. Örnegin Mesrutiyet için söyle denmistir: Çok zamandir hükm-i istibdadda olmustuk esir Geçti ol zulm ü cefalar nail-i hürriyetteyiz Cumhuriyet yillarinin bir perde gazelinde de söyle bir beyite rastliyoruz: Hüda elbet müzahirdir erken-i Cumhuriyet'e Mülkü ma'mür eyle yarap san-i kudretle Daha sonra bir beyit okur. Bu beyitin çoklukla Hafiz'dan, Ziya Pasa'nin Terkibibend'inden, Fuzuli, Nedim divanlarindan alindigi bilinir. Bundan sonra, asagidaki satirlarda görülecegi gibi kendine kafa dengi bir arkadas arar, bu arkadasta istedigi özellikleri sayar : Efendim! Demem o demek degil! Bu bendenize, bu hakir duaciniza eli yüzü yunmus, elfazi düzgün, sözü sohbeti tatli bir fasih-ül-lisan yar-i vefa-siar olsa, geliverse su meydan-i pür-safaya, Arabi bilse, Farisi bilse, bir az fenn-i siir ü musikiye asina olsa, o söylese bendeniz dinlese, bendeniz söylesem o dinlese, oturan zevkperveran-i kiram da sefayab olsa! Diyelim: Bu gece isimizi mevlam rasgetire! Yar, bana bir eglence, aman bana bir eglence! Yar, bana bir eglence! Kimi kez gene bir beyit okuduktan sonra Karagöz karsi yandan, yani seyirciye göre sagdan gelir, buna "Karagöz'ü inidrmek" denir. ikisi dögüsürler. Dögüste Hacivat kaçar, Karagöz yere boylu boyunca uzanir, secili bir deyisle Hacivat'a veristirir, bir tekerleme söyler. Karagöz'de iki çesit tekerleme vardir. Birincisi, masal basinda söylenen basmakalip sözler oldugu gibi, masalin ortasinda ve sonunda da söylenen, dinleyiciyi masalin gerçek disi havasina sokmak için yapilan söz oyunlaridir. ikincisi ise Ortaoyunu ve kimi Karagöz muhaverelerinde oldugu gibi masalcinin kendi basindan geçmis gibi anlattiklari, ya da üçüncü kisi agzi ile anlatilan olagan disi maceralardir. Bu türden tekerleme Ortaoyunu ve Karagöz'de bir düsün gerçekmis gibi anlatilasina ve sonunda düs oldugunun anlasilmasina dayanir. Karagöz'de birinci türden tekerleme, mukaddimede Karagöz ile hacivat arasindaki dögüsmeden sonra Hacivat kaçinca, boylu boyunca yerde uzanmis yatan Karagöz'ün Hacivat'a veristirisidir. Burda çogu kez Karagöz ipe sapa gelmez sözlerle ve Arapça, Farsça sözcüklerle konusur. Bu tekerlemede Karagöz'den beklemeyecegimiz Arapça Farsça sözler bulunusundan, bunun bir ironie oldugu da söylenebilir.

  • MUHAVERE :
    Genel olarak muhavere, Karagöz oyununun iki bas kisisi olan karagöz ile Hacivat arasinda geçer. Bazi durumlarda- ara muhaveresinde- iki kisiden daha çok kisiler bulunmaktadir. Muhavere ile fasil arasindaki baslica ayrim, birincinin salt söze dayanisi, olaylar dizisinden siyrilmis, soyutlastirilmis olmasidir. Bunlarin görevi, Karagöz ve Hacivat gibi iki bas kisinin kisiliklerini, özelliklerini, gerek ses, gerek yaradilisl ve yetisme bakimindan birbirine karsit düsen özlüklerini tanitmaktir. Bu bakimdan, ortaoyununda Pisakar ve Kavuklu arasindaki tekerleme ile es görevdedir. Karagöz üzerine kitap yazmis olan Selim Nüzhet Gerçek muhaverelerin belli bazilarinin adlarini vermis, ama konularini açiklamamistir. Selim Nüzhet Gerçek su adlari vermistir: Akil, Babam Öldü, Bekçi,Bilmece, Çamasir ipi, Çevre, Gel Geç, Hasta, Hayir Hiç, iftar, isim Degistirme, Kul, Külbasti, Masana, Mektep, Nasihat, Nazire, Rüya, Seyahat, Tursu, Yazma, Zurna.
    Muhavereleri konulari ve biçimleri bakimindan çesitli ayrimlarda inceleyebiliriz. Bunlardan baslicasi,<> ve <> diye iki ana bölüme ayrilabilir. Muhavereler çognlukla fasildan, yani oyunun kendisinden bagimsizdir.Ancak bir iki muhavere ile fasil arasinda konu birligi bulunabilir. Örnegin Hayali Memduh'un Karagöz Evlenmesi yahut Üç Sevdalilar adli oyunundaki muhaverede Hacivat Karagöz'e kaçan karisinin yerine bir baskasi ile evlenmesini ögütler ve böylece muhaver ile fasilin konulari birbirine baglanir. Bunun gibi birkaç örnek disinda muhavereler ve ara muhavereleri, fasilin konusundan ayri ve bagimsizdir.
    Bilinegelen en alisilmis muhaverelerin disinda bir takim baska muhavere türleri de buluruz. Bunlarin kendine göre bir biçimi, tartimi vardir. Örnegin gel-geç muhaveresi, karagöz ile Hacivat arasinda geçmekle birlikte, öteki muhaverelerden degisik bir yolda gelisir. Bunun iki örnegini Kanli Nigar ve Sünnet muhaverelerinde bulabiliriz. Burda Hacivat bir dize söyler gider, Karagöz bu dizeye ölçü, tartim ve uyak bakimindan benzeyen, fakat saçma bir misra söyler gider, muhavere bu yolda, Hacivat ve Karagöz'ün gidip-gelmeleriyle uzar gider. Bu arada bir basaka muahaver de çifte Karagöz'lü muhaveredir. Bunda iki Karagöz karsilasir, ikisi de Karagöz oldugunu ileri sürerek birbirlerinin sözlerini tekrar ederler, araya Hacivat girer, sonunda ikinci Karagöz kovulur ve Karagöz ile Hacivat muhaverelerine baslarlar.
    Gene böyle degisik biçimde bir muhavere türünde her sözün sonunda Karagöz ile Hacivat birbirlerine vururler. Örnegin "Salincak" oyununun basindaki muhaverede, Karagöz ile Hacivat birbirlerine sürekli kötüleyici, sövücü sözler söylerken, bir yandan da birbirlerine vururlar. Bir de ara muhaveresi vardir. Bu fasila baslanmadan evvel muhavereyi uzatmak maksadiyla kullanilan bir ek muhaveredir. Konu bakimindan bu da fasildan bagimsizdir.Bununla birlikte muhavereye üç-dört kisinin katildigi olur.
    Bir muhavere konusu da, tipki Ortaoyunu tekerlemelerinde oldugu gibi, önce olmayacak bir olayin gerçekmis gibi anlatilmasidir, sonra bunun düs oldugu anlasilir. Hayali Küçük Ali'nin "Karagöz Dans Salonunda" adiyla yayinladigi oyununda Karagöz, Hacivat'a bir kahveye gittigini,içtiklerini ödeyecek parasi olmadigini, kahve kutusuna saklandigini, oradan cezvede pisirildigini ve kahve olup kendisini bir tiryakinin içtigini, onun midesine gittigini ve kusunca disari çiktigini anlattiktan sonra hepsinin bir düs oldugunu açiklar. Bütün muhaverelerde ortak nokta, muhaverelerin yanlis anlamalarla gelismesidir. Bir muhavere türünde Hacivat bilgisini ortaya döker, bir konu çevresinde bir takim kelimeleri, terimleri sayar döker, Karagöz de bunlara yanlis anlamlar verir. Muhavereden fasila geçerken önce Hacivat gider, Karagöz de: "Sen gidersin de beni pamuk ipligiyle mi baglarlar?Ben de gideyim idgaha, dolaba, dilber seyrine!Bakalim, ayine-yi devran ne suret gösterir!" dedikten sonra perdeden ayrilir, fasil baslar

  • FASIL :
    Fasil, oyunun kendisidir. Burada Hacivat ve Karagöz'den baska oyunun çesitli kisileri bir konu ve olaylar dizisinde gözükür, oyuna katilirlar. XVI. yüzyilda belirli bir konudan çok hayvanlarla, gemilerle daha çok kopuk sahneler gösterilirken, XVII. yüzyildan baslayarak fasil konulari belli olyalar dizisine uymaya baslamistir. (Metin And, Geleneksel Türk Tiyatrosu, istanbul 1985 )
    Klasik fasil listesine dahil olan oyunlar sunlardir: Yalova Sefasi, Mandira, Hamam, Kanli Nigar, Kayik, Civan Nigar, Orman, Yazici, Çesme, Timarhane, Bahçe, Kanli Kavak, Agalik, Büyük Evlenme, Ters Evlenme, Aptal, Bekçi, Terzi, Mahalle Baskini, Dilsizler, Berber ve Kale, Hoppa, Devrani-Çelebiler, Üç Eskiya Çelebiler, Haci Ayvad, Dilenci-Arap-Arnavut, Bekri Mustafa ile Kör Arap, Meyhane Karagöz sanatkarlarina nazaran,klasik repertuar bu 28 oyundan meydana gelir. Bu sayi ibadetle geçen Kadir Gecesi hariç tam bir Ramazana tekabül eder. Ramazan'In ilk gecesinde "Mandira" son gecesinde " Meyhane" faslini icra etmek adet ve anane olmustur.
    Son devirde tertip edilmis olan modern fasil isimleri ise sunlardir: Vasifin-ki Kiskanç Kadin, Karagöz Salincakta, Karagöz'ün yalaova Sefasi, Karagöz Güvey, Karagöz'ün Deli Olusu, Karagöz Asçi ismail Hakki Baltacioglu'nun- Karagöz Ankara'da, Karagöz'ün Muhtarligi, Köy Evlenmesi Hayali Küçük Ali'nin- Hayal Perdesi, Tayyare Sefasi, iyilik Eden iyilik Bulur Selim Nüzhet'in- Salincak Sefasi Mekki Sait'in- Karagöz Gazeteci Ercüment Ekrem Talu'nun - Karagöz Holivut'ta Doktor Duda'nin- Fasli Ferhad (Dürrüsehvar Duyuran, Karagöz Topkapi Sarayindaki Tasvirleriyle, istanbul, 2000)
    Ayrica Selim Nüzhet su fasillari saymaktadir: Bahçe Sefasi, Balikçilar, Baskin, Bursali Leyla, Büyük Evlenme, Cazular, Canbazlar, Eczahane, Sahte Esirci, Ferhad ile sirin, Hain Kahya, Kagithane Safasi, Kirginlar, Kütahya, Leyla ile Mecnun, Mal Çikarma, Ortaklar, Pehlivanlar, Sahte Esirci, Salincak, Sünnet, sairler, Tahir ile Zühre, Tahmis, Timarhane, Yangin Kimi fasillarin konulari benzer olmakla birlikte adlari degismektedir. Örnegin Yorgi'nin Mecmua-i Hayal dizisinde çikan Karagöz fasillari arasinda "Kanli Nigar" oyunu 5 No.lu cüzde Karagöz'ün Soyulup Dayak Yemesi iken ayni oyunun 6. Cüzdeki ikinci yarisinin adi Karagöz'ün Karaman Koyunu Olmasi'dir. Fasil sona erdikten sonra çok kisa bitis bölümü gelir.

  • BiTiS :
    Bitis bölümü çogu kez çok kisadir. Karagöz oyunun bittigini haber veriri, kusurlar için özür diler, gelecek oyunu duyurur. Karagöz ile Hacivat oyun sirasinda kilik degistirmislerse eski kiliklarinda perdeye dönerler, aralarinda kisa bir söylesme geçer, bu söylesmede oyundan çikarilacak ögrenek de belirtilir.
    Kimi kez de Karagözcü bu bitise, sanki eski siirlerdeki mahlas beyti gibi kendini de karistirir ve oyun sona erer.

2 yorum:

Serdar Yıldırım dedi ki...

KARAGÖZ İLE HACİVAT: LEYLEK ETİ

Hacivat: " Karagözüm, ziyafet var. "
Karagöz: " Hı.. "
Hacivat: " Ziyafet var, ziyafet. Al hanımı, Yaşar'ı. Bu akşam bize gelin. Levrek aldım, pişirip yeriz. "
Karagöz: " Bu akşam size gelemeyiz, leylek eti yiyemeyiz. "
Hacivat: " Leylek demedim Karagözüm, levrek dedim. Levrek balığı. "
Karagöz: " Bırak ya Hacivat, ne zamandan beri leylekler balık oldu. "
Hacivat: " Leylekler balık olmaz, tıpkı benim Karagöz olamadığım gibi. "
Karagöz: " Keşke Karagöz olsan, bana benzesen Hacivat. "
Hacivat: " Aman, hayatta isteyeceğim en son şey sana benzemek. Ben bu halimden memnunum. "
Karagöz: " Tamam, bana benzeme. Git Halim'le Memduh'a benze. "
Hacivat: " Sen ne diyorsun Karagözüm? Halim'le Memduh da kim? "
Karagöz: " Sizin mahalleden yeni taşınmışlar. Bizim mahalleye geldiler. "
Hacivat: " Eee sonra? "
Karagöz: " Bizim mahalleyi beğenmediler. Sizin mahalleye geri dönecekler. "
Hacivat: " O neden? "
Karagöz: " Çünkü onları dövdüm. Alaycı konuşmaya devam edersen seni de döverim. "
Hacivat: " Sustum Karagözüm, yeter ki beni dövme. "
Karagöz: " Leylek eti falan da yemem. "
Hacivat: " Yeme Karagözüm, leylek eti yeme.



KARAGÖZ İLE HACİVAT: KARAGÖZ AŞIK

Genç Karagöz Bursa sokaklarında elinde bir demet ısırgan otuyla hızlı adımlarla yürürken, Hacivat'la karşılaşır. Hacivat sorar:
" Hayrola Karagözüm, bu ne acele? Sanki peşinden köpek kovalıyor. "

Karagöz: " Sus Hacivat! Köpek beni niye kovalasın? O ancak senin gibileri kovalar. "
Hacivat: " Hemen kızma Karagözüm, lafın gelişi öyle dedim. Hızlı hızlı nereye böyle? "
Karagöz: " Hı.. "
Hacivat: " Hızlı hızlı nereye böyle? Yani nereye yetişeceksin? "
Karagöz: " Şey, yavuklumla buluşacağım da. "
Hacivat: " Yavuklun mu? Senin yavuklun mu var? "
Karagöz: " Var tabi, neden olmasın? Ben sevemez miyim yani? "
Hacivat: " Tabi seversin, yavuklun da olur. O elindeki nedir? Isırgan otu mu? "
Karagöz: " He ya ısırgan otu. Yavukluma verecektim "
Hacivat: " Olur mu Karagözüm, hiç insan sevdiğine ısırgan otu verir miymiş? "
Karagöz: " Ee o zaman ne verir?
Hacivat: " Karanfil verir. "
Karagöz: " Kara fil mi? Afrika mı burası? Fil ne arar? "
Hacivat: " Karanfil dedim Karagözüm. Bir tür çiçek. "
Karagöz: " Çilek bulunmaz şimdi, mevsimi değil. "
Hacivat: " Çilek değil, çiçek dedim. Her neyse sen iyisi kırmızı gül götür. "
Karagöz: " Hı.. "
Hacivat: " Kırmızı gül, kırmızı gül. "
Karagöz: " Kırmızı tül mü? Perdelik tüllerden mi? "
Hacivat: " Dur Karagözüm, ne perdesi ne tülü. Kırmızı gül dedim. "
Karagöz: " Kırmızı kül mü? Amma yaptın Hacivat, külün kırmızısı mı olurmuş? "
Hacivat: " Yine yanlış anladın. Peki o zaman senin dilinle konuşalım. Ya nesi olur? "
Karagöz: " Sen de ne cahilsin Hacivat. Külün rengi kül rengi olur. Bilmiyorsan öğren. "

Karagöz'ün yanlış anlamaları karşısında sinirlenen Hacivat ne kadar hırslandığını Karagöz'e fark ettirmemeye çalışır. Kuruyan dili damağında zorlukla döner:
" Tamam Karagözüm, yavukluna ne istersen götür. Isırgan götür, sarımsak götür, soğan götür. "

Hacivat, ister ıspanak götür, ister pırasa götür, diye söylenerek uzaklaşır gider. Hacivat'ın arkasından bakakalan Karagöz çabucak aklını toplar. Kendini daha sağlıklı düşünmeye zorlar:
" Hacivat'ın her dediğini ısırganın yanında yavukluma hediye etsem iyi olacak. Şimdi ben sarımsak, soğan, ıspanak, pırasa nerede bulurum? "

Karagöz aradıklarını komşuların yardımıyla tamamlar. Hepsini bir sepete koyarak yavuklusuna verir. Karagöz'ün yavuklusu genç kız hediyelerden dolayısıyla memnun olur. Bu genç kız Karagöz'ün oğlu Yaşar'ın annesidir.

SON


Serdar Yıldırım dedi ki...

KARAGÖZ İLE HACİVAT: İŞKEMBE ÇORBASI
Hacivat evden çıkar, bir koşu gidip Karagöz'ün evinin kapısını çalar. Karagöz kapıyı açar.
Hacivat: " Karagözüm, koş, hanım işkembe çorbası pişirdi. "
Karagöz: " Hanım işkence çorbası mı pişirdi? "
Hacivat: " İşkencenin çorbası mı olurmuş? İşkembe çorbası: Bol sirkeli, sarımsaklı. "
Karagöz: " Beni evine götürüp işkence mi yapacaksın? "
Hacivat: " Aman Karagözüm, ne işkencesi? Seni çorba içmeye çağırdım. "
Karagöz: " Demek bana işkence yapmaya kararlısın? Seni kolculara söyleyeyim de falakaya yatırsınlar. "
Hacivat: " Aman Karagözüm, etme eyleme. Beni kolculara teslim etme. "
Karagöz: " Sakın buradan ayrılma. Tabanlarına on sopa ye de aklın başına gelsin. "
Karagöz gidince Hacivat evine döner ve samanlığa saklanır. Karagöz ile kolcular, biraz aradıktan sonra, Hacivat'ı samanlıkta bulur. 1. kolcu Karagöz'e sorar: " Bu sana ne yaptı? "
Karagöz: " Beni evine çağırdı. İşkence yapacakmış. Sonra da pişirip çorbamı içecekmiş. On sopa vurun da akıllansın. "
2. kolcu: " Yüz sopa vuralım "
1. kolcu: " O kadarı fazla. Elli sopa yeter. "
Çaresiz kalan Hacivat, Karagöz'ün boynuna sarılır: "Aman Karagözüm, sen büyüksün. Suçum azdır. On sopa yeter. "
Karagöz'ün demesiyle kolcular on sopa vurup gider. Karagöz Hacivat'ı ayağa kaldırır, sırtına biner, çevrede dolaştırır. Böyle yapmasının sebebi, Hacivat'ın tabanlarının şişmesini önlemektir. Yoksa Hacivat yürüyemez hale gelirdi.
Karagöz'den ayrıldıktan sonra Hacivat ağır aksak evine doğru giderken, düşüncelere dalar: " Söylediklerimi yanlış anlayan Karagöz'e mi kızsam, beni dinlemek zahmetine katlanmayan kolculara mı kızsam bilemedim. Belki her üçüne kızmak daha doğru. Bu dünyada niye böyle haksızlıklar, adaletsizlikler olur, onu da çözemedim. Gel de isyan etme. "